Hayatınızı Ertelemeyin.

Hayatınızı Ertelemeyin.


Hayatımızın dörtte üçü seyirci koltuğun da geçiyor. Yapmak istediklerimizi her zaman ertelediğimizi düşünüyorum. Karar verirken bile birilerinin bizi engellediği hesabını düşünmeden adım atıyoruz. Doğru mu diye tereddüt halinde olsak da elbette karşımıza muhalefet eden birileri çıkıyor. Kendi etrafımız da ne kadar iyi ve aranan simalardan biri olsak da yine de kendi kendimize mutlu olamıyoruz. Adeta kendimize kızıyoruz, çünkü aranan simalardan ziyade; çok sevmek, çok ilgi duymak değil. Sadece saygıydı aradığımız. Nasıl biz herkese kendi saygı ve şefkatimizi gösterebiliyorsak, onların da bize aynı derece de saygı ve şefkat göstermesini istiyor ve diliyoruz. Çünkü insanlar size her ne kadar değer verseler de asla size olağan bir şekil de değer verdiklerini düşünmüyorsunuz. Çünkü sadece onlar için aranan bir sima oluyorsunuz. Belki de çok seviliyorsunuz. Ama bir türlü size verilen değerin yanlış bir değer olduğunu söyleyemiyorsunuz; karşı tarafa. Çünkü kimsenin sizi yanlış tanımasını ve anlamasını istemiyorsunuz. Onlar için aynı mükemmel bir durum da kalmak istiyor ve bu durumu da en güzel şekli ile hallediyorsunuz. Fakat bu sefer de karşı da ki kişi ne kadar mutlu olsa da siz bu mutluluğu onunla paylaşamıyorsunuz. Ne zor bir durum değil mi? Ama bunu doğru bir duruma getirmek için artık seyirci koltuğundan kurtulmanın vakti geldiğini düşünüyor ve bu mukayese de kendinize daha verimli ve daha olgun düşünen genç beyinler arayarak bu durumu, çözüme koymaya ve o güzel hatta mükemmel olmasını istediğiniz hayatın devam etmesini istiyorsunuz.


Nasıl mı?



Eğer ki seyirci koltuğundan sıkıldıysanız, sahneye çıkmanın vakti geldi. Zaten hayat seni oynuyor. Filmin başkahramanı sen, ona yön veren sen. Güzel ve kötü şeyler düşünen sen. Büyüyen hayallerinle, mutlu olabilmeyi öğrenen sen ve bu başyapıtta sana verilen rol de başarı sağlayabilmeyi kendine öğreten yine sen. Çünkü gizli gizli de olsa bir şeylere kendini inandıran sen ve inançlarını asla kaybetmeyip onları umutla ve sabırla elde edebileceğini kendine aşılayan yine sen. Sevmeyi bilmeden, sevmeyi öğrenen sen ve hali hazır da cümleler kurarak kendini mutlu bir eda ile günün yoğunluğun da şımartan yine sen. Aynaya bakarken ufak da olsa şarkı mırıldanarak bu hayatın güzel bir yanı olduğunu kendine öğreten ve vücudunun dinç kalması için pozitif davranabilmeyi, kendini mutlu hissedebilmeyi ve ayna da kendine bakarken gülümseyerek çeki düzen veren yine sen. Bu mukayese de kendini önemli hissetmeye çalışan yine sen ve şimdi söylüyorum sana; yaşadığın hayat içerisinde, öğrendiklerin için şikâyetçi misin?




Aslında bu bir mucize değil; aradığın her büyük aşk ve her büyük sevgi kalbinin derinliklerin de gizli ve sen bu umutla yeniden uyanarak kendi kendini günün yoğunluğun da inançlı ve arzulu bir şekil de yaşama olağanca mutlu bir eda ile yaklaşman ''elbette bir mucize'' değil. Zaten ''yaşadığımız bu hayat, sahip olduğumuz değer de gizli.'' Çünkü kendine ne kadar değer verirsen ver ve ne kadar peşinden koşarsan koş değeri kadar nefes alır ve değeri kadar memnun olursun bu hayatta.



Sadece, hayatınızı asla hapsetmeyin. Öğrendikleriniz ile eşleştirin tüm sonuçları; cevapları ise ''kendiniz'' olarak çıkacağını unutmayın. Çünkü için de bulunduğunuz durum da her ne varsa bilmiyorum ama ''sen gerçekten mükemmelsin.'' Kendini her sabahın ardın da izleyebiliyorsan, kendin için özel olmasını istediğin gibi davranıyorsan, ufak da olsa içten gülümseyebiliyorsan ve dünden kalan umutsuz, mutsuz, duygusuz tavırlar yok olmuş ve yerine kocaman gülümseme bırakabiliyorsan; demek ki halen bir yerler de sihrini kaybetmemiş duygularına dair hayallerin var demektir. Engeller yalnızca insanların düşünceleri ile olabileceğini unutma. Farz et ki kurduğun hayaller gerçekleşti. Asla unutma; bu hayat felsefesin de öğreneceğin en büyük şey; sabırdır. Bütün her şey sen de gizli olduğunu unutma. Kimse sana diyemez bunu yap; sen istersen onu öğrenebilirsin. Aydınlık yarınlar; adım atarak başlar. Sen de ilk adımı atarak yeniden hayatı öğrenmeye ve keşfetmeyi deneyebilirsin. Bu sayede farkedeceksin ki tekrar hayata bir kez daha geldiğini öğreneceksin. Asla geçmişini yargılama. Sadece şu anı değerlendir ve yeni bir yol çizerek keşfedemediğin hatta yarım kalan hayatın serüvenini yaşa. Gülümse ve hiç eksilmeyen mutlulukların olsun. Kendini asla değersiz hissetme ve de izin verme. Gittiğin her yer de yaşam enerjini herkese göster ve paylaş; onlar da senin enerjinden umutlansın. Ne zaman umudun kırıldı; yere düşmesin bakışların, bakışlarını göğe kaldır. Umutlarınızı tekrar bulacaksınız.Mutlu yarınları hayal eden insanlar kendi dünlerin de yok olmadan hayatın tüm monotonlaşan dünlerinin farkına varabilme cesareti göstererek, kendilerini bugünden itibaren mutlu bir eda ile yeniden doğduklarını ifade etmeleri; en büyük başarı ve en büyük duygu selidir. Unutma; herkesin güzel düşünceleri vardır; yarınlar için. Ama sabır taşımız her ne kadar bizi taşımakta zorlansa da; ''biz yine de umutluyuz ve gelecekten de ümitliyiz'' diyebilelim. Daima kendinize güzel düşünceler yükleyin. Ne zaman umudunuz kırıldı veya yok olmak üzere ya da artık onu taşımaktan yoruldunuz; sığınacağınız tek liman; ellerinizi göğe açarak başınızı kaldırın ve dua etmeye başlayın. İşte o zaman her şeyin cevabı çözülecektir.Yeter ki düşünceleriniz sizi etki altında bırakmasın. Mükemmelliğinizi her daim koruyun ve kollayın. Çevreniz de olumsuz insanlar varsa; onlara vereceğiniz en büyük cevap; unutmak olsun. Asla kavgaya kavga ile karşılık vermeyin; o zaman gerçek değeriniz ortaya çıkacaktır. Çevrenizde ki insanlara asla kızmayın ya da darılmayın. Onlara da şans dileyin.



Yarının dünü, olan bugünü ertelememek için; zamanınızı doğru kullanın.. Çünkü bugünün yarını olan güzellikler, ancak gözlerinde ki perdeyi aralayan insanlar; fark edebilir. "Yaşamı dolu dolu yaşadım" diyebilmek için, gözlerde ki karanlık perdeyi kaldırarak aydınlık yarınlar için; güzellikleri keşfetmeye hazır mısınız?




Yazan:Ender Tören

Yaşamımızın An'ı ''Özlem''

Yaşamımızın An'ı ''Özlem''



İnsanız hayatımızın en zor ayrılıklarını hep özlem duymakla yaşarız. Robot değiliz ki kalbimiz de taş olsun. Biz de aynı bedene sahip ve duygulara sahip insanız. Kimi zaman sevdiğimiz, kimi zaman ailemiz, kimi zaman eşimiz hatta kimi zamansa yüzüne hasret kaldığımız bir dost.




Ne zaman birine el sallamayı düşünseniz özlem’’ gelir aklınızın bir ucuna. Çünkü birilerine değer vermeyi, el sallayacak birilerini bulmayı, sevmeyi ve sevilmeyi hatırladığınız da sonra fark edersiniz ki;



NE ZORMUŞ AĞLAMAMAK İÇİN SÖZ VERDİĞİNİZ KİŞİYE AĞLAYARAK BAKARKEN ELİNLE İŞARET EDİP;



“varınca ararım” DEMEK.




Kavuşmak güzeldi de keşke ayrılıklar olmasa diyordu yürekten sevenler. Ama her kavuşmanın sonu bir ayrılıktı zaten. Sonra ben de diğerleri gibi beklemeyi öğrendim, kavuşmayı, özlemeyi hatta özlem duymayı. Gelen gideni her ne kadar aratmasa da insan valizini toplayıp, kapıdan çıktıktan sonra anlıyor o duygu yüklü mesajı. ‘’Nereye gidiyorsun’’ diyemiyor. Sadece anlamak ile yetiniyor küçük yürekler.



Hayatın diğer yüzünü her zaman olmasa da, alışmadığınız bir yer veya mekân size/bize acı gibi gelir. Tabi bir tarafınız özlem ile doluysa buradan ayrılmak; elbet kavuşmaktı sevdiklerinize. Anladım ki insan aslında tam anlamıyla hiç kavuşmuyordu. Hep yarımdı yüreğinin deli divane sevgisi. Hep biri olsa, diğeri yoktu sevdiklerinden. İşte o zaman duygular konuşuyordu; özleme dair ne varsa yüreğimiz de.



Artık gönülden ve özlemden uzak bir yer de kalınca; yüreğimin, sevgimin, hasretin değerini anladım. ”Yaşamın en güzel, en değerli parçasıymış “ dedim ayrılıklar. Meğer el sallamak ne de anlamlıymış, meğer birine kavuşmak ne de önemliymiş. Meğer birine sıcak bir selam yollamak ne kadar güven dolu bir mesajmış. Tabi özlemler ve sevgiler olmasa; her ne kadar ayrılık insanI hüzünlendirse de gidilen yolun hiç bir önemi yoktur. Şimdi düşünüyorum da hayatımı değiştiren bu anlamı yüklü özlemler; iyi ki el sallamışım el sallayanlarla beraber, iyi ki yüreğim özlemle tanışmış.



İnsanız her ne kadar hatalarımız da olsa, küskünlüklerimiz de olsa hatta ve hatta dargınlıklarımız da olsa yine de o her kim ise özleriz ve özlem duyarız. Yaşamınızın neresinde olursanız olun; özlemleriniz asla bitmesin ve tükenmesin. Zihniniz de büyüttüğünüz anlamlı duygular asla yok olmasın. Siz onları her daim özleyin her ne kadar kavuşamasanız da asla üzülmeyin ve kendinize dert etmeyin. Bütün özlemlerin tek noktası bir araya gelmektir. Siz de özlemleriniz ile büyüttüğünüz o mutluluk ve sevgi dolu yarınlar için özlemlerinizi asla ertelemeyin. Göreceksiniz ki güzelliklerin ardın da her zaman bir umut hatta ümit dolu güzellikler ve yarınlar olduğunu her daim anımsayın. Teselli oluşunuz da bundan değil mi? Önce kıymet bilmeyiz ya da bilemeyiz. Sonra her nedense onlar en kıymetlimiz oluveriyor ve asla hayatımızdan bir daha çıkmaması için elimizden geleni yapıyoruz. Birilerinin sizi hatırlaması ve sizin de birilerini hatırlamanız ne büyük incelik ve ne büyük anlam yüklü bir duygu selidir. İnsanın birilerini özlemesi hatta birilerinin de onu özlemesi ne kadar güzel bir duygu olduğunu kalbinize sorun. Siz yarını asla ertelemeyin.


Şimdi kocaman özlem duyduğumuz ve hatırını soramadığımız güzel dostluklara, güzel insanlara hatta güzel özel olan her ne varsa adı mutluluk, duygu, düşünce ve söylenmeyen onlarca söze karşı ‘’özledim’’.



Hayatımızın kısacık zaman dilimin de; her şey sığdırdık ve gelecek ile geçmiş arasında bile bu zaman dilimine daha onlarca düşünce, sevgi, mutluluk ve adını koyamadığımız ayrılık özlemlerini bile hayatımızın kısacık zaman diliminde yaşayacağız. Kendimize özgü ne varsa hafızalarımız da yaşatacağız adına özlem mi dersiniz yoksa güzelliğe dair umut mu? Belki de bu son kaçınılmaz; o zaman bize düşen özlemlerimiz, hayatımızın önünü kesmeden yaşamımızın;


hakkını vererek olsun mu?




''HEM DE SONUNA KADAR OLSUN.''




Mutlu olmak için ve kavuşmak için duyduğumuz hayat dolu ‘’özlemler’’ dilerim.




Yazan: ''Ender Tören''



Resim Galerisi

No posts.
No posts.